Doğan (Kardeş) Apartmanı

Posted On 15 / Kasım / 2006

Kategori: İstanbul

Comments Dropped 11 responses

Beyoğlu İstiklal caddesi üzerindeki binalara geçerken bakar mısınız? Ne güzelleri vardır onların. Hele benim gibi Art Nouveau sevenlerin gönüllerini şenlendirirler. Mısır Apartmanı, Botter Apartmanı gibi.

Peki ya cadde üzerinde olmayanlar? Apartman sakinlerinden özür dileyerek onlardan birinden Doğan Apartmanı’ndan söz etmek istiyorum. Çünkü bu kuytu mimariyi keşfetmek, İstanbulluyum diyenlerin boynunun borcu bence. Benimse ‘işte ideal ev burası olmalı’ dediğim yer. Aynı zamanda hem şehrin içinde, hem şehrin dışında bir yer olduğu için.

Bilenler bilir Beyoğlu’ndaki en güzel tarihi yapılardan biridir Doğan Apartmanı. Fransız stili pencereleri, şimdilerde nefti yeşil kepenkleri ve ferforjeleri vardır. Yeri mi? Kuledibi’nde, dar ve loş bir sokak içinde. 

Manzarası şahane: 360 derece İstanbul!

Adını Kazım Taşkent’in küçük yaşta ölen ve Doğan Kardeş dergisine de ismi verilen oğlu Doğan’dan alır. Yani buranın ilk sahibi Kazım Taşkent’tir.

İç avlu. Deniz manzaralı ve bol ışıklı. Bu avluya bakan bir balkonda çay içmek… Ne büyük zevk…

Çatı katında spor salonundan başka bir de kitaplık. Düşünün kitaplığı olan bir apartman! İnsan o çatıda manzara seyretmekten kendini alıp kitap okuyabilir mi acaba? Karşısında Marmara’ya akan mavi ırmak, kırmızı çatıları Ceneviz İstanbul’unun ve bembeyaz martı çığlıkları…

Ben İstanbul’u bu eski sokaklarda sevdim. Hala bu şehirde yaşamanın bir anlamı da bu sokakların, bu yapıların varlığı benim için. Kuledibi’nde, Süleymaniye’de, Akbıyık’ta, Kuzguncuk’ta, Rumelihisarı’nda… Kimi Ceneviz, kimi Osmanlı kimi Cumhuriyet dönemi yapısı. Gönül ister ki en yaşlıları ve gün görmüşleri aynı zamanda en bakımlıları olsun.   

11 Responses to “Doğan (Kardeş) Apartmanı”

  1. kalemzede

    Yolunuz düşerse Yeldeğirmeni’nden mutlaka geçmelisiniz, bir kenti hani kadim denilesi yapılarıyla da sevebilen birisi için lezzetli bir ziyaret olacağından kuşkum yok. Kadı Köyü’nün mahalle adlarına dikkat etmeli: Cafer Ağa’nın mahallesi bugün Bahariye ve Moda, Osman Ağa’nınki Çarşı, Rasim Paşa’nınki Yeldeğirmeni, Hasan Paşa’nınki ise hâlâ onun elindedir ve şu ağalardan paşalara geçiş herhalde bir siyasi tarih ve sergüzeşt hikâyesidir. Hani merak etmiyor değilim, bu ağalar ve paşalar Çayır Başı ya da Hasırcı Başı’nda omuz omuza değimişler midir hiç? Daha ötesinde bir de Ziver Bey, bir başka ötede ise Karaca Ahmed yaşarmış! Roman gibi… Belki eliniz değer de siz anlatırsınız bize buralarda olan biteni. Saygılar…

  2. nicomedian

    Biliyor musunuz uzun yıllar Kadıköy’de yaşadım ben. 70’li yıllarda Göztepe’de, 90’lı yıllarda Hasanpaşa’da. Fakat nasıl oldu da ilk önce onları yazmak aklıma gelmedi bilmiyorum. Bu güzel hatırlatma için teşekkür ederim.
    İsimler konusu son derece ilgi çekici gerçekten. Paşalarla dolu İstanbul. Hasan Paşa’nın yazlık köşkünü Yakacık’ta bulduğumda çok şaşırmıştım. Nerden nereye değil mi? Bilmem bilir misiniz en hülyalı mahalle de Hasan Paşa’dır. Yanyana sokakları şairlerin adını ölümsüzleştirir de ondan: Şair Ali Ruhi, şair Ali Ferruh, şair çevirmen Abdülhalim Memduh ve şair Andelip Esat sokakları Şair Sururi ile Nabizade’ye komşudur ve Ahmet Rasim Sokak’ta buluşurlar.
    Selamlar.

  3. kalemzede

    Kocasız ve çocuklu Piraye’nin annesi bir gün Sular İdaresi’nin oralardaki evi satıp, bugünkü Kadife Sokağı’nı Bahariye Caddesi’ne bağlayan Nısbiye Sokağı’nda 1931 senesinde tam beş odalı ve yepyeni bir apartman dairesi satın almış, kızlarıyla birlikte orada oturmaya başlamış. Zekeriya ve Sabiha Sertel’in de o sokakta bir kindergarten’leri varmış hatta. Nâzım da dadanmış tabii sokağa, Piraye’yi görmeye gelirmiş her Allah’ın günü. Dr. İhsan Ünlüer de aynı sokakta yaşamış sonra, aynı zamanda muayenehane olarak kullandığı üç katlı bir apartmanda. Rahmetli olunca apartmanı müze yaptılar, adını da sokağa verdiler, hâlâ oradadır o eski apartman. Sonra biraz ötede bir münzevi “Arap”, Ahmet Hâşim yaşarmış, sanırım Bakla Sokağı’nda; yine yakınlarda Tarık Buğra… Cemal Süreya mı? O biraz daha ötede, Mühürdar’dan Moda’ya uzanan caddeyi yürümek lazım, şimdi tramvay yolunu da kesiyor adını taşıyan o upuzun boylu sokak, hemen üstünde de Erzincanlı Cemal’e inat gibi bir sokak daha: Gürbüz Türk Sokağı… Daha nice şair yaşamış, yaşatılmıştır adları sokaklarda, Şair Nefi ve daha niceleri… Yok mudur bir kalemzade yahu, buralarda olan biteni, yaşanan aşkları ve kederleri, yalnızlıkları ve yoksullukları anlatacak… Hey Allah’ım!

    Saygılar…

  4. DOST

    sn.nicomedian her gün önünden gecen insanlarin farkina varamadigi suskun objelerin anlatacagi o kadar cok seyler var ki.Alman Gazeteci ve filozof F.Schrader eski adi ile Nihad Bey hani olan bu bina Ingiliz memurlarina O devrin Alm.Mühendislerine,2 nci Dünya savasindan kacan bir cok kisiye kucak acmistir.Literaturlara gecmis asklardan bahs etmiyecegim bile ne yazikki bu güzel mimari eserlerini bu günün diline cevirerek anlatilmamasi büyük bir kayip olarak görüyorum.Kaleminize saglik tesekkürler.
    Eski bir Istanbul’lu olarak.
    o güzel yazilarinizi ortak sayfamiz bekledigini unutmayin.
    Saygilarimla.

  5. nicomedian

    Ehl-i kalem bir kalemzade var, galiba Mühürdar’la Yeldeğirmeni’nde esen yelleri yakından biliyor. Ve ne demiş şair:
    Üç kulesi altı şairi sayısız minareleri
    Ve yer yer uçuklamış kıyılarıyla
    Bu kent bütün bir gün. Hadi gidelim.

    Erdil Bey katkınız için teşekkür ederim. Zaman zaman babanızın arkadaşlarını yazıyorsunuz. Zevkle okuyorum. İstanbul dağarcığınızdakileri de bir dökseniz, ben çok mutlu olacağım.

  6. Nihat akkaraca

    Ben de bu küçücük kasabada, Datça’da yer isimlerinin araştırmasına girmiştim. Girmiştim diyorum çünkü şu anda yarım bırakmış durumdayım. Bitirilmesi gereken başka bir iş yüzünden. Ben yer isimleri araştırması kadar insana heyecan veren araştırmaya rastlamadım. Bu yarımadada her kilometrekare toprağın ayrı bir adı var. İnsan hayrete düşüyor. Araştırdığınızda karşınıza bir tarih çıkıyor. Mesela Datça gibi yerde “Bale büğüşü” adı ne arıyor. Ne demek istemişler. “Kamança” diye yer var. Acaba kemençe mi demek istemişler de yerel ağızda değişmiş. “Gabali Otura” nedir. Acaba “Kaba Ali” adında birisi mi yaşamış orada? Hadi Gara Yorgi’yi anlıyoruz. Kara Yorgi adında bir rum çoban yaşamış olabilir.
    “Mızıraki” nedir? Acaba “mızırak” kelimesinin Rumca okunuşu mudur.? Bunlar gibi binlercesi var. Hatta bir ara Datca Yerel Tarih grubu olarak yarımadadaki yer isimlerini tanıtan bir sergi açmaya çalışmıştık da yarıda kalmıştı. Tabii bizdeki yer adları İstanbul’daki olanlar kadar heyecan vermiyor insana. Ama bu yörenin insanına gerektiği etkiyi yapıyor. Bu yer adları üzerine epey çalışmam var da o yüzden içimdekileri buraya dökeyim, dedim.
    Sizin değerli yazılarınız bize coşku veriyor. Sağolun Nicomedian…

  7. nicomedian

    Nihat bey,
    Kimbilir o yer adlarında nice öykü gizlidir. Toprak insanları o yerleri birbirine ifade etmede kolaylık olsun diye karış karış her yere isim vermişler anlaşılan. Yerel Tarih grubunuzu sevgiyle, hayranlıkla selamlıyorum. Çalışmaları bu tür çalışmaların yapılmadığı nice başka şehirler, kasabalar için de ilham verici.
    O konudaki çalışmalarınızı biran önce gün ışığına çıkarmanızı dilerim. En azından ben merakla bekleyeceğim.
    Sevgi ve saygılarımla.

  8. baver

    nicomedian, en zayıf yerimizden yakaladın bizi.
    eski mimariler, istanbul ve beyoğlu.
    o güzelim yapılar.
    ama ne yazık ki bahsettiğin yapının tarihini bilmiyordum.
    kim bilir önünden yüzlerce kez geçmeme rağmen.
    doğan taşkentle de ilişkilendirildiğinde,
    bir hüzün kaplattın içimizi…

    http://bavergun.blogspot.com/2005/06/doan-karde-dergisi.html

  9. Nihat akkaraca

    Yukarıda yazmış oldğum yazıda en önemli şeyi belirtmemiştim. Turizmin ağır ağır girdiği yerlerde yer isimlerinde yaptığı tahrifat. Bir kaç yıl evvel böyle bir yazıyla yakınmıştım haklı olarak:
    Benim “Cinali” diye bildiğim yer neden Gökova sitesi adını aldı?” Çökrtme’ye ne oldu da Özbel denen o gecekondu sitesinin içine giriverdi. Hani benim “Yeniçeşmem? çeşmenin başındaki koca incir ağacı bu çeşmenin adıyla bütün yarımadaya yayılmıştı. Tazeyken yendiğinde en lezzetli incilerden biriydi.”Yeni Çeşme karası” hala dillerdedir, ağızlarda değil artık.Kasabanın içinde, deniz kenarındaki “Hisarlık tepesi”nin hem kendini hem adını kaybettiler. Öğretmen oteli oldu. O güzellik adıyla birlikte gitti. Gidenleri saymakla bitiremeyiz. Onların yerine gelen yer isimleri bişeye benzese bari… Sizleri okudukça benim de burada dertlerim depreşiyor. Ama biraz olsun rahatlıyorum, buraya bikaç kelime yazarak. Sağolun böylesine önemli konulara değindiğiniz için.

  10. hasret

    bulamadık

  11. nicomedian

    Bu apartman halen 50 daireli bir konut. Dolayısıyla yazıyı kaleme alırken içinde yaşayanların özel hayatlarına değinmemeye çalışmıştım. Bugün ise İz TV’de bu apartmanla ilgili bir programa rastladım. Orada apartman sakinleri de görüş bildiriyorlardı. Dolayısıyla artık isim vermekte sakınca yok. Doğan Apartmanı’nın sakinleri arasında Alan Duben, Rasih Nuri İleri, Mualla Eyüboğlu gibi birçok ünlü isim var.

kalemzede için bir cevap yazın Cevabı iptal et